Occupy oneself
Sorunu sor hemen cevaplansın.
occupy oneself teriminin İngilizce Türkçe sözlükte anlamı
- meşgul olmak
- busy
- {s} meşgul
Annem, akşam yemeğini pişirmekle meşgul.
-My mother is busy cooking dinner.
Annem, akşam yemeğini pişirmekle meşgul.
-Mother is busy cooking the dinner.
- busy
- {s} işlek
Bu şehir eskisi kadar işlek değil.
-This city is not so busy as it used to be.
Evim işlek bir caddeye bakmaktadır.
-My house faces a busy street.
- occupy oneself with
- ile iştigal etmek
- busy
- uğraşı
- busy
- {s} yoğun
Çok yoğun bir sabah geçirdim.
-I have had such a busy morning.
Çok yoğun bir sabah geçirdim.
-I've had a very busy morning.
- busy
- (with ile) meşgul etmek
- busy
- hareketli
Konuklar ve fazla ev işi nedeniyle, çok hareketli bir hafta geçirdim.
-What with the visitors and all the extra housework, I've had a very busy week.
- busy
- boş bırakmamak
- busy
- burnunu her işe sokan
- busy
- işgüzar
Mary'nin komşusu bir işgüzar.
-Mary's neighbor is a busybody.
O korkunç bir işgüzar.
-He's an awful busybody.
- busy
- {s} faal
Tom çabucak faaliyet gösterdi.
-Tom quickly got busy.
- busy
- meşgul etmek iş v
- busy
- busybodyherkesin işine burnunu sokan kimse
- busy
- karmaşık/meşgûl
- busy
- {s} meşgul: I've had a busy day. Bugün çok meşguldüm
- busy
- kullanımda
- busy
- meşgul et
Lütfen çocukları meşgul et.
-Please keep the children busy.
Tom meşgul etmeyi seviyor.
-Tom likes to keep busy.
İlgili Terimler
occupy oneself teriminin İngilizce İngilizce sözlükte anlamı
- busy {f}
Kitaptan sorunu tarat hemen cevaplansın.